22 Eylül 2012 Cumartesi

Akrilik Kristal Parlatma İşlemi

Bugün kolumda ilk ve tek Antimagnetic Tonneau Amphibian'ım var.


Neredeyse mükemmel durumda olan bu saate her bakışımda keyfim yerine geliyor. Yaklaşık 40 yaşında olup da bu kadar temiz kalabilen bir saat, onu kullanan herkesin keyfini yerinen getirir elbette. 

Saati almamın üzerinden yaklaşık 5 ay geçmiş. Onu aldığımda bu kadar iyi durumda değildi. Hatta ilan fotoğraflarına ilk baktığımda oldukça kötü durumda olduğunu düşünmüştüm. Ama fotoğrafları biraz daha dikkatli inceleyince kadranının oldukça temiz ve görünen çiziklerin camındakilerle sınırlı olduğunu farkettim. Kasası da birkaç ufak çizik dışında fena değildi. Ancak, kesinlikle bakıma ihtiyacı vardı. İşte ilan fotoğrafı:


Saati bu şekilde kullanmaya gönlüm razı olmadı doğrusu. Kadranı son derece temiz olmasına karşın kristalin bu halde olması oldukça kötü bir izlenim bırakıyordu. Daha önceleri akrilik kristaldeki çizikleri giderenlerin tecrübelerini okumuş ve kullandıkları malzemeleri öğrenmiştim. Yabancı forumlarda genellikle son kat parlatma için Polywatch ya da Autosol kullanılıyor. Ancak ülkemizde her iki ürün de olmadığı ya da zor bulunduğu için başka bir malzeme aramaya başladım. Geçenlerde evde bir metal parlatıcısı bulmuştum. Onu denemeye karar verdim. İlk olarak eski bir Swatch üzerinde denedim ve hayli iyi sonuç aldım. Bunun üzerine Metylan marka metal parlatıcısını kullanmaya karar verdim. Bugün yolum bir yapı markete düşünce malzemeleri tedarik ettim.

Gereken malzemeler:
-1000'lik zımpara(600'lük kullananlar da var ama ben 1000'lik tercih ettim)
-1200'lük zımpara
-Metylan Metal Parlatıcısı


İlk olarak bezelini söktüğüm saatin metal kısımları zımparadan zarar görmesin diye bantladım. Ardından 1000'lik zımpara ile çizikler yok oluncaya kadar zımparaladım. Bu işlem için 600'lük zımpara kullananlar da var. Ancak benim saatteki çizikler çok derin olmadığı için 600'lük zımpara kullanmaya gerek duymadım. Çizikler yok olmasına rağmen saatin yaşına bağlı olarak oluşan mikro çatlaklar fotoğrafta görülüyor. Bu çatlakları yok etmek için yapılacak tek şey kristal değişimi. Ona da gerek duymuyorum. İşlem sonrası fotoğraf:


Sonra aynı işlemi 1200'lük zımpara ile tekrarladım. Bundaki amaç yüzeyi mümkün olduğunca pürüzsüz hale getirebilmek. Aynı zamanda kalan çizikleri de yok etmek. İşlem sonrası fotoğraf:


Oldukça pürüzsüzleşen ama mat olan yüzeyin son kat parlatma işlemi için az miktarda Metylan'ı kristalin üzerine bıraktım.


Metylan ile parlatma için pamuklu bir kumaş kullandım. Yaklaşık 3 dakika kadar kristali Metylan ile ovdum. Zaten bir zaman sonra Metylan kuruyor ve dökülmeye başlıyor. İşlem sonrası fotoğraf:


Bütün bu işlemlerden sonra geriye kristali aynı pamuklu kumaşın temiz bir tarafı ile silmek kalıyor. Sildikten sonraki hali şöyle oldu:


Görüldüğü gibi ilk denemem olmasına karşın işlem gayet başarılı oldu. Kristaldeki mikro çatlaklar dışındaki bütün çizikler yok oldu.

İşte bu da bezel takılmış hali:


13 Eylül 2012 Perşembe

Poljot All Steel


Sonunda ilk Poljot'uma sahip oldum.
Bu kadar Sovyet dönemi saatimin arasında hiç Poljot olmaması oldukça abes bir durumdu.

Bu ilk Poljot'un piyasada bol bulunan bir model olması yerine oldukça nadir, hatta altın kaplama Poljot De Luxe modellerinden bile nadir, olan bir All Steel olmasını tercih ettim. Bu tercih nedeniyle uzun zamandır "iyi durumda" olan bir Poljot All Steel için bakınıyordum. Daha önce bir kez tertemiz bir otomatik modeline denk gelip -nedense- almadığım saati bu kez kaçırmadım. Ancak bu otomatik değil kurmalı bir model.



Poljot All Steel serisi 60'lı yılların başında, yaklaşık olarak 1961-1963 yılları arasında üretildiği bilinen saatlerden oluşmaktadır. İçlerinde 50'li yılların sonlarına ait mekanizmaların bulunduğu Poljot All Steel saatler olsa da Poljot markası 1961 yılındaki uzay çalışmalarının ardından oluşturulduğu için eski üretim mekanizmaların 1961 model ve sonrası saatlere konulduğu sonucunu çıkarabiliriz.



Poljot All Steel serisi genel olarak dış piyasa için üretilen saatlerden oluşmakla birlikte az da olsa iç piyasa için üretilmiş olan yani kadran ve kapağında tamamen kril alfabesi kullanılan modellere de rastlanmaktadır. All Steel'lerde pek çok farklı kasa, kadran ve kol yapısı görülebilir. Kasa yapılarında görülen bu çeşitliliğin esas nedeni kullanılan mekanizma farklılıklarından kaynaklanmakadır. Kullanılan mekanizmanın yüksekliğine, kurmalı ya da otomatik oluşuna bağlı olarak farklı arka kapaklara da rastlanır. Bazı modellerin kapaklarında  "FOREIGN" yazısı bulunmaktadır. Bu yazı bulunanların daha erken döneme ait olduğu söylense de büyük ihtimalle bu sadece bir tahminden ibarettir. Sovyet Saat Endüstrisi bilinmezlerle dolu bir dünya. Bu da o bilinmezlere bir örnek.

Saati ilk aldığımda arka kapağında kayış izi vardı. Önceki sahibi ya da sahipleri nato tipi bir kayış tercih etmiş olmalı. Önce izin kalıcı olduğunu düşündüm. Ancak her derde deva metal parlatıcı Metylan bu derde de çare oldu. İki kez parlatıcı ile temizledikten sonra ışıl ışıl bir arka kapağa kavuştum. Aynı işlemi saatin camına da uyguladım. Bir mikro çatlak dışında oldukça temizlendi. 




Poljot All Steel serisinin kurmalı modellerinde 2408 ve 2409 kalibreler, otomatik modellerinde ise daha önce Rodina'da da kullanılan 2415 kalibre kullanılmaktadır. Bendeki modelde Poljot 2409 kalibre kulanılmış. Köprü ve çark üzerindeki damgalardan da anlaşılacağı gibi 1. Moskova Saat Fabrikası üretimi olan 17 taşlı bu güvenilir kalibre 1966 yılına kadar üretilmiş olup, 1966 yılında yerini 2609 kalibreye bırakmıştır.